İCRA VE İFLAS TAKİPLERİNDE KORONAVİRÜS (COVID-19) SALGINININ ETKİLERİ

Hazırlayan: Av. Elif Akkol

İCRA VE İFLAS TAKİPLERİNDE

KORONAVİRÜS (COVID-19) SALGINININ ETKİLERİ

Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve İtalya, İspanya, ABD ve ülkemiz Türkiye başta olmak üzere bütün dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs olarak adlandırılan salgının hızla yayılmasının ardından salgının toplumsal alandaki olumsuz etkilerini azaltmak için birçok alanda kapsamlı düzenlemeler yapılmakla birlikte hukuki tedbirler de alınmaya başlanmıştır. Bu yazımızda ise COVID-19 virüsünün İcra İflas Hukukundaki etkilerini detaylarıyla ele almaya çalışacağız.

22 Mart 2020 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 31076 sayılı Resmi Gazete’de “İcra ve İflas Takiplerinin Durdurulması Hakkında Karar’ın yürürlüğe konulmasına, 2004 sayılı İcra İflas Kanununun (“İİK”) 330 uncu maddesi gereğince karar verilmiştir. İİK’nın ilgili 330 uncu maddesi “Salgın hastalık, umumi bir musibet veya harb halinde Cumhurbaşkanı karariyle memleketin bir kısmında veya bazı iktisadi zümreler lehine muayyen bir müddet için icra takipleri durdurulabilir.” hükmüne haiz olmak ile birlikte İcra İflas Kanunu tarafından Cumhurbaşkanı’na salgın hastalık, umumi bir musibet veya harp hallerinde ülkenin tamamında veyahut bir kısmında belirli bir süreliğine icra takiplerini durdurabilme yetkisi verilmiştir.

İcra ve İflas Takiplerinin Durdurulması Hakkında Karar’ın 1. maddesi ise aynen şu şekildedir;

“COVID-19 salgın hastalığının ülkemizde yayınlanmasını önlemek amacıyla alınan tedbirler kapsamında; bu kararın yürürlüğe girdiği tarihten 30/4/2020 tarihine kadar, nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere, yurt genelinde yürütülmekte olan tüm icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına ve bu çerçevede taraf ve takip işlemlerinin yapılmamasına, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınmamasına ve ihtiyati haciz kararlarının icra ve infaz edilmemesine karar verilmiştir.”

Karar’da özetle nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere, 22/03/2020 tarihinden itibaren 30/04/2020 tarihine kadar;

  • Karar öncesinde işlemlerine başlanmış ve yürütülmekte olan icra ve iflas takiplerinin tamamının durdurulmasına,
  • Ödeme emrinin (icra emrinin) düzenlenip tebliğ edilmesi, her türlü haciz işlemleri, paraya çevirme (satış) işlemleri, itirazın kaldırılması ve itirazın iptal edilmesi vs. gibi icra takip işlemleri ile takip, haciz ve satış talebinde bulunulması, ödeme emrine itiraz edilmesi ve şikayet vs. gibi taraf takip işlemlerinin yapılmamasına,
  • Yeni bir icra veyahut iflas takip taleplerinin işleme konulmayacağına,
  • İhtiyati haiz kararlarının icra ve infaz edilmemesine,

karar verilmiştir. Bu süreç zarfında bu işlemlerin hepsinin fiili ya da elektronik ortamda yapılması kesinlikle mümkün değildir. Bu durma süresinde yasağa rağmen işlem yapılması durumunda kamu düzenine aykırılık mevcut olacağından bu işlemler süresiz şikayet yoluyla her zaman iptal edilebilir. Korovirüs salgın hastalığının yayılması sürecinde alacaklı ve borçluların hak kaybı ve mağduriyet yaşamaması adına yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere belirli bir süreliğine icra ve iflas takip işlemlerinin tamamının durdurulmasına Cumhurbaşkanı tarafından karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu kararın yürürlüğe girmesinin ardından 26/03/2020 tarih ve 31080 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7226 sayılı  Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici 1. maddesinin 1. fıkrasının b bendi uyarınca da;

“……. b) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır. ”

şeklinde karar verilmiştir. Zira Korovirüs salgınının devam etmesi halinde icra ve iflas takiplerinin durdurulma sürelerinin Cumhurbaşkanı tarafından altı ayı geçmemek üzere bir kez daha uzatılabileceği ya da bu zaman zarfında salgının etkilerinin azalması dahilinde sürenin kısaltılabileceği unutulmamalıdır. Bu sebeple hak kaybı yaşanmaması için şu aşamada meydana gelebilecek değişiklikler göz önünde bulundurularak hukuki süreçlerin sıkı bir şekilde takip edilmesi gerektiğini de sizlere hatırlatmak isteriz.

7226 sayılı  Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici 1. maddesinin 1. fıkrasının b bendi devamında bulunan 3.kısım ise şu şekildedir;

2004 sayılı Kanun ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlar kapsamında;

a) İcra ve iflas daireleri tarafından mal veya haklara ilişkin olarak ilan edilmiş olan satış gününün durma süresi içinde kalması halinde, bu mal veya haklar için durma süresinden sonra yeni bir talep aranmaksızın icra ve iflas dairelerince satış günü verilir. Bu durumda satış ilanı sadece elektronik ortamda yapılır ve ilan için ücret alınmaz,

b) Durma süresi içinde rızaen yapılan ödemeler kabul edilir ve taraflardan biri, diğer tarafın lehine olan işlemlerin yapılmasını talep edebilir,

c) Konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları, durma süresince devam eder,

ç) İcra ve iflas hizmetlerinin aksamaması için gerekli olan diğer tedbirler alınır.”

şeklinde karar verilmiştir.

Her ne kadar ilgili Kararlara yukarıda ayrıntılarıyla değinilmiş olsa da soru işaretleri meydana getiren birkaç hususu aşağıda açıklığa kavuşturacağız.

İlk olarak belirtmek gerekir ki; 22/03/2020 tarihinden önce yapılmış ve hali hazırda tamamlanmış olan icra ve iflas takip işlemlerinde herhangi bir farklılık söz konusu olmamakla birlikte alacaklı ve borçlu açısından da bu işlemler nezdinde bir hak kaybı yaşanmayacaktır. Örnek vermek gerekirse hakkında ilamsız icra takibi başlatılmış borçluya ödeme emri tebliğ edilmiş ve 7 gün içerisinde itiraz etmemiş olan icra dosyasında takip kesinleşmiştir. İcra takipleri için durma kararı verilmesinden önce işlem tamamlandığı için süreler tekrardan işlemeye başladığında dosya nezdinde kesinleşmiş icra takibi üzerinden taraf ve takip işlemleri devam edecektir. Öte yandan yine icra ve iflas takiplerinin durdurulması kararından önce ihtiyati haciz kararı alınmış bir icra dosyasında süreler işlemeye başladıktan sonra ihtiyati haciz işlemleri kaldığı yerden devam edecektir. Başka bir örnek verecek olursak kesinleşmiş icra dosyalarında 22/03/2020 tarihinden önce borçlunun taşınır, taşınmaz mallarına haciz konulmuşsa, bu hacizlerde de herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Kaldı ki aksinin kabulü dahilinde tarafların mağduriyetleri söz konusu olacaktır ve toplumsal karışıklıklar ortaya çıkacaktır.

Sürelerin Durmasının Haciz İhbarnamelerine ve Müzekkerelere Etkisi :

İcra İflas Kanununda her ne kadar icra takip işlemi, taraf takip işlemi ve genel takip işlemi ayrımı yapılmamasına rağmen doktrinde ve Yargıtay kararlarında bu işlemlere ilişkin yukarıda örnekleri verildiği üzere bir ayrım yapılmaktadır. İcra ve iflas hukukuna göre icra organlarınca yapılan işlemlere icra takip işlemleri denilmektedir. İcra takibinde resmi makamlar ve merciler tarafından yapılmayan ya da alacaklılar ve borçlular tarafından işlemler taraf takip işlemleri olarak tanımlanmaktadır. İcra ve İflas Takiplerinin Durdurulması Hakkındaki Karar’da da bir ayrım yapılmamış olup taraf ve takip işlemleri şeklinde belirtilmektedir ve haciz ihbarnameleri/müzekkereler 3. kişiler tarafından gerçekleştirildiği için  takiple ilgili üçüncü kişilerin durumunun ne olacağı muallakta kalmaktadır. İlgili Karar’da “taraf ve takip işlemleri”  denilmiş olsa da üçüncü kişilerin de bu kapsama alınması gerektiği izahtan varestedir. Bu durumda haciz ihbarnameleri/müzekkerelere ilişkin cevap ve itiraz süreleri işlemeyecektir ve yeni haciz ihbarnamesi/müzekkere de gönderilemeyecektir.

Öte yandan 22/03/2020 tarihinden önce tebliğ edilmiş ve kesinleşmiş olan haciz ihbarnameleri/müzekkelere hakkında doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Doktrinde Pekcanıtez; “…icra ve iflas hukuku bakımından doğan sonuçların ortadan kalkmayacağını muhafaza edileceğini, buna göre daha önce kesinleşmiş haciz ihbarnamesine göre ödenmesi gereken müstakbel alacakların tatil süresi içinde ödenmesi gerektiğini, ancak bu konuda özellikle işçi alacakları bakımından farklı görüşlerin öne sürüldüğünü….” ifade etmektedir.1

Atalay/Özekes ise “……takipler tamamen durduğu için, muhafaza tedbiri olan haciz ihbarnamelerinin gereğinin de yerine getirilmemesi gerektiğini, hacizli bir malı muhafaza altına alamazken, başlamış kesintiyi devam ettirmenin çelişkili bir sonuç doğuracağını, konkordato mühletinde mühlet öncesi gönderilen doğmuş doğacak alacakların haczine ilişkin ihbarname kapsamında mühlet sonrası doğacak alacakların icra dairesine ödenmemesi tartışmasız kabul edildiği için konkordatoya nazaran külli tatil etkisini haiz bir kurum olan fevkalade hal tatilinde farklı bir uygulamaya gidilmesini haklı kılacak bir fiili ve hukuki sebep olmadığını….,” belirtmektedir.2

İcra ve iflas takipleri tamamıyla durdurulduğu için, her ne kadar herhangi bir taraf ve takip işlemi yapılamayacak, takiple ilgili 3. kişilerin işlemlerinden sayılan haciz ihbarnameleri/müzekkere işlemleri yerine getirilemeyecek olsa da karar tarihinden önce tebliğ edilmiş ya da kabul edilerek kesinleşmiş ve  ödeme yapılmış olan haciz ihbarnameleri/müzekkereler açısından, 22/03/2020 tarihinden sonra da ödemelere devam edilmesi kanaatindeyiz. Aksi takdirde düzenli bir şekilde icra veznesine yatırılan maaş kesintisi veyahut başka ödemelerin bu şekilde bir sekteye uğratılması durumunda süreler işlemeye başladığı takdirde geriye dönük olarak alacaklının bu borcu nasıl tahsil edeceği ve borçlunun borcunun da katlanarak artmaya devam etmesi gibi her iki tarafında aleyhine sorunlar ortaya çıkmaktadır. İşbu nedenlerle karar tarihinden önce işleme konulan ve düzenli olarak kesinti yapılan maaş hacizlerinin ya da haciz ihbarnamelerine ilişkin işlemlerin hem alacaklı hem de borçlu açısından lehine hüküm teşkil etmesi adına devam etmesi gerekmektedir.

İcra Veznesine Yatırılmış Olan Para Alacaklıya Ödenecek Midir ?

Yukarıda ayrıntılarıyla izah edilen ilgili Kararlarda Borçlu tarafından ilgili icra dosyasındaki borcunu kapatmak için yatırılan paranın alacaklıya ödenip ödenmeyeceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. Zira nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere her türlü taraf ve takip işlemlerinin yapılması durdurulmuş olsa da icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesinin her iki taraf için de bir faydası bulunmamaktadır. Bu paranın verilmemesi durumunda alacaklının zor duruma düşmesinin yanında borçlunun da şayet taşınır/taşınmazında haciz, maaşından da kesinti yapılıyor ise bu durumun bunlar olmasa bile açık bir icra dosyasının olması bile hayatını zorlaştıracaktır. Bu sebeple icra veznesindeki paranın hem borçlu için hem de alacaklı için yararlı olması açısından icra müdürlükleri tarafından alacaklıya ödenmesi zorunluluğu mevcuttur.

Tarafların İcra İşlemlerine Yönelik Haricen Anlaşmaları Halinde Ne Olacaktır ?

İcra takibi başlatılmış bir dosyada borcun icra müdürlüklerine ödenmesiyle dosyanın kapatılması her zaman mümkün olmamaktadır. Taraflar bazen haricen anlaşmalar yapmak kaydıyla aralarındaki alacak-borç ilişkisini de sonlandırabilmektedir. Haricen anlaşma neticesinde misal alacaklı ile borçlu borcun ödenmesi ve hacizlerin kaldırılması konusunda anlaştıklarında icra müdürlükleri tarafından haciz kaldırma işlemlerinin yapılıp yapılmayacağının akıbeti belli değildir. Kanaatimizce tarafların haricen anlaşmaları her iki tarafında lehine olacağı için icra müdürlükleri talep edilen işlemlerin gereğini yerine getirmelidir.

Konkordato Takiplerinin Devam Edip Etmeyeceği Hususu :

İİK’nın 330. maddesi uyarınca Cumhurbaşkanı tarafından verilen İcra ve İflas Takiplerinin Durdurulması Hakkındaki Karar’da konkordatoya ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu süreçte konkordato işlemlerinden sayılan alacaklılar toplantısının yapılması, konkordato projesinin oylanması vs. gibi hallerin alınan tedbirler kapsamında gerçekleştirilemeyeceği açık olduğu için bu sürelerinde evleviyetle işlememesi gerekmektedir. Böylelikle 22/03/2020 tarihinden itibaren 30/04/2020 tarihine kadar konkordato takibine ilişkin süreler duracak olup belirtilen tarihten sonra kaldığı yerden devam edecektir. Önemle belirtmek gerekir ki alacaklı ve borçlu açısından konkordato mühletinin sonuçları aynı kalacaktır. Dolayısıyla konkordato mühleti de sürelerin işlememesine bağlı olarak kendiliğinden uzayacaktır.

Bu süreçte konkordato takibi başlatılıp başlatılamayacağını da şu şekilde açıklayabiliriz; her ne kadar borçlunun konkordato talebinde bulunmasında bir sakınca bulunmasa dahi icra müdürlüklerinde herhangi bir taraf ve takip işlemi yapılamadığı için bu takip talebinde hiçbir hukuki yarar bulunmamaktadır.

İflas Takiplerindeki Güncel Durum :

Her ne kadar İİK md. 330’da icra takiplerinin durdurulabileceğine ilişkin bir hüküm bulunsa da ilgili Cumhurbaşkanlığı Kararlarında hem icra hem de iflas takiplerinin durdurulmasına karar verilmiştir. Bu nedenle takipli iflas yolu ile takipte bulunulamaz. Fakat takipsiz (Doğrudan Doğruya) iflas yoluyla diğer bir deyişle mahkemeye başvurarak iflas takibinde bulunulmasında herhangi bir sakınca yoktur.

Öte yandan başlatılmış ve işlemleri devam eden iflas takiplerinde de sürelerin duracağını belirtmek yanlış bir ifade olmayacaktır. Zira fevkalede tatil hallerinden sayılan icra ve iflas takiplerinin durdurulmasındaki amaç tarafları hukuki yönden korumak olduğu için cüzi cebri icra sayılan taraf ve takip işlemleri yapılamayacağından külli cebri icra olan iflas takiplerinin de yapılamaması gerektiğini ifade etmek hukuken uygun olacaktır.

Konuyla ilgili diğer sorularınız için bizlerle her zaman iletişime geçebilirsiniz.

E-posta: [email protected]

___________________

1 Hakan Pekcanıtez, 2279 sayılı Cumhurbaşkanı (Fevkalâde Mühlet) Kararının Değerlendirilmesi,https://blog.lexpera.com.tr/2279-sayili-cumhurbaskani-kararinin-degerlendirilmesi/

2   (Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, İcra ve İflâs Kanunu m. 330 Hükmünü Uygulayan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile İlgili Ortaya Çıkan Bazı Sorular ve Tartışmalara Cevaplar, https://blog.lexpera.com.tr/iik-m330-hukmunu-uygulayan-cumhurbaskanligi-karari/

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir